Yargıtay İçtihatları Çerçevesinde İşçi – İşveren Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Tutanağının Geçerliliğini Etkileyebilecek Durumlar

9/30/2025Arabuluculuk

I. Giriş

Arabuluculuk, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında düzenlenen, tarafların üzerinde serbest iradeleriyle mutabakata vardıkları ve bu mutabakatın yazılı bir tutanakla belgelendiği alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.

Taraflarca imzalanan arabuluculuk anlaşma tutanağı, kural olarak bağlayıcı nitelik taşır ve icra edilebilirlik şerhi alınması halinde ilam niteliğinde belge sayılır. Ancak bazı hallerde bu tutanaklar, hukuka aykırılıklar veya usulsüzlükler nedeniyle geçerliliğini yitirebilir veya iptal edilebilir.

Dolayısıyla her ne kadar taraflar anlaşmaya varmış olsalar da, söz konusu anlaşma tutanağının mahkemece geçerli olmadığına hükmedilmesi halinde, anlaşmaya varılan konularda dahi dava açılabilmesi mümkün hale gelmektedir. Bu sebeple anlaşma tutanağının geçerliliğini etkileyen haller büyük önem arz etmektedir.

II. İş Hukuku Bağlamında Arabuluculuk

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, kötü niyet ve ayrımcılık tazminatı) ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Bu zorunluluk, söz konusu alacak ve tazminatlarla ilgili açılacak itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında da geçerlidir 

Dava şartı niteliği, arabuluculuk tutanağının iş hukukundaki önemini artırmaktadır. Bu doğrultuda, tutanağın şekil ve içerik bakımından hukuka uygun olması, taraf iradelerinin serbestçe açıklanmış olması ve iş hukukunun emredici hükümlerine aykırılık taşımaması kritik önemdedir.

 

III. Arabuluculuk Tutanağının Geçerliliğini Etkileyebilecek Durumlar

Taraf İradesinin Sakatlanması

Arabuluculuk anlaşmasının, tarafların gerçek ve özgür iradeleriyle oluşmaması, tutanağın iptaline yol açan önemli usulsüzlüklerdendir. Bu durumlar Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen irade bozukluğu hallerini kapsar. Bu haller; hata (yanılma), hile (aldatma), korkutma (ikrah)’dır.

Arabuluculuk sonucunda varılan anlaşmanın irade bozukluğu hallerinin varlığına rağmen imzalanması durumunda, anlaşmanın hükümsüzlüğü ileri sürülebilecek, iradesi sakatlanan taraf TBK çerçevesinde kendisine verilen iptal hakkını kullanabilecektir.[1]

Örneğin, davacı işçi, iradesini sakatlayan korku hâli ile arabuluculuk sürecine zorlandığını iddia ederek ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sonucunda, davalı işyerinde 11 yıl kıdemi bulunan davacının işçilik alacaklarından vazgeçerek, istifa ederek işten ayrılması ve hiçbir alacağı olmadığını beyan ederek arabulucuya başvurması hayatın olağan akışına aykırı bulunmuş; korkutma hâli sabit görülerek tutanağın iptaline karar verilmiş ve karar Yargıtay tarafından onanmıştır.[2]

Önemle belirtmek gerekir ki Yargıtay, irade fesadı iddiasına ilişkin ispat yükünün davacıda olduğunu, ayrıca irade fesadı iddialarının somut ve kesin delillerle ortaya konulması gerektiğini vurgular.[3]

 

Gabin (Aşırı Yararlanma) Koşullarının Mevcut Olması

Taraflardan birinin, sözleşmenin yapılması sırasında diğerinin zor durumda olmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden kasti olarak yararlanması ve edimler arasında açık oransızlık gündeme getirilmiş olması aşırı yararlanmadır.

Arabuluculuk anlaşma belgesinin, işçinin iş kazasından hemen sonra ameliyat olacağı sırada imzalanması, işçinin içinde bulunduğu zor durumdan faydalanıldığı ve iradesinin fesada uğratıldığının önemli bir göstergesi olup, söz konusu durum gabine örnektir.[4]

 

Ehliyetsizlik, Kısıtlılık, Emredici Hukuk Kurallarına, Kamu Düzenine, Ahlaka, Kişilik Haklarına Aykırılık, Sahtelik, İmkânsızlık Gibi Sebeplerin Bulunması

Arabuluculuk tutanaklarının geçerliliği, sadece tarafların serbest iradeleriyle anlaşmalarına değil, aynı zamanda tarafların hukuken anlaşma yapabilecek durumda olmalarına ve anlaşmanın hukuka uygun içeriğe sahip olmasına bağlıdır. Aşağıdaki durumlar anlaşmanın geçerliliğini ortadan kaldırabilir:

a) Ehliyetsizlik;

Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin (örneğin kısıtlı, küçük, akıl hastalığı bulunan) imzaladığı arabuluculuk tutanakları geçerli değildir. Ehliyetsizlik hâlinde, yasal temsilcinin imzası veya özel yetkili vekâletname aranır. Örneğin, 17 yaşındaki bir stajyerin işçilik alacağına ilişkin doğrudan imzaladığı tutanak, veli veya vasinin imzası bulunmadığı için geçersizdir.

b) Kısıtlılık

Mahkeme kararıyla kısıtlanan ve vasi atanan kişilerin hukuki işlem ehliyeti sınırlıdır. Vasi onayı olmadan imzalanan tutanaklar geçersizdir.

c) Emredici Hukuk Kurallarına Aykırılık

Emredici hukuk kurallarına aykırılık; TBK m. 27 uyarınca sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü sonucunu doğurur. Bu tür kurallar, tarafların iradesiyle bertaraf edilemeyen ve kamu yararını, sosyal düzeni veya zayıf tarafın korunmasını amaçlayan kurallardır.

İş hukukunda ise, işçi lehine emredici nitelikteki düzenlemelere aykırı arabuluculuk hükümleri, taraflarca açıkça kabul edilse dahi geçerli olmaz; bu durum mahkemece resen dikkate alınır.

Örneğin, iş sözleşmesinin devamı sırasında işçilerden alınan ibra niteliğinde geçmiş dönemi tasfiye etmeyi amaçlayan arabuluculuk tutanağının geçersizliğine hükmedilmiştir. [5]Zira Türk Borçlar Kanunu’nun emredici nitelikteki 420. Maddesine göre; ‘İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır.’

Bir başka örnek olarak, işçinin işe iade davası açma hakkından feragat ettiğini belirten bir arabuluculuk hükmü de geçersizdir. İşe iade hakkı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinde düzenlenmiş olup, kanunla tanınan bu hakkın ortadan kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını öngören sözleşme hükümleri geçersizdir. Dolayısıyla fesih tarihinde veya sonrasında yapılan bir anlaşma ile işçinin bu haktan vazgeçtiğini beyan etmesi, hukuki sonuç doğurmaz; işçi, buna rağmen işe iade davası açabilir.[6]

d) Kamu Düzenine Aykırılık

Arabuluculuk tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında elverişlidir. Kamu düzenine ilişkin hususlar ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri alan kapsamındadır. Hâkim anlaşmayı arabuluculuğa elverişli olup olmadığını değerlendirirken kamu düzenine aykırılık hususunu resen inceleyecektir. Eğer anlaşma, kamu düzenini bozucu nitelikte ise geçersiz olacaktır.[7]

e) Ahlaka Aykırılık

İşçinin onurunu zedeleyen, haysiyet kırıcı ifadeler içeren veya uygunsuz koşullar getiren hükümler geçersizdir.

f) Kişilik Haklarına Aykırılık

Taraflardan birinin şeref, itibar, özel hayat gibi kişilik haklarını zedeleyen maddeler, TBK m. 27 gereği kesin hükümsüzdür.

g) Sahtelik

İmzaların taklit edilmesi, tutanakta tahrifat yapılması gibi hallerde tutanak geçersiz sayılır.

h) İmkânsızlık

Anlaşmanın ifasının objektif olarak imkânsız olduğu durumlar (örneğin işverenin kapatılmış ve tasfiye edilmiş bir şirket adına yeniden işe başlatmayı taahhüt etmesi) sözleşmeyi hükümsüz kılar.

 

Arabulucu Tarafından Sürecin Arabuluculuk İlkelerine Uygun Yönetilmemesi

Arabuluculuk süreci, eşitlik, gizlilik, gönüllülük ve açıklık ilkeleri doğrultusunda yürütülmelidir. Arabulucu, taraflara eşit şekilde davranmak, sürecin işleyişi hakkında tarafları gerekli şekilde bilgilendirerek aydınlatma yükümlülüğünü eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Arabulucunun tarafsızlığı ve süreci bu esaslara uygun yönetmesi, tutanağın geçerliliği açısından büyük önem taşır.

Örneğin, işçiye işveren personeli tarafından arabuluculuk tutanaklarının imzalatılmasından sonra arabulucu ile görüştürülmesi, arabulucunun görevini özenle ve tarafsız bir biçimde yerine getirmediği; ayrıca arabulucunun telekonferans yöntemiyle gerçekleştirilen görüşmede arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği durumda arabuluculuk tutanağının iptal edilmesi gerekmektedir.  Kaldı ki, işçinin tutanağı imzalamasından sonra arabulucu ile görüştürülmesi halinde, tutanağın arabuluculuk tutanağı vasfını haiz olmadığı kabul edilmektedir.[8]

 

Arabuluculuk Süreci Sonunda Düzenlenen Tutanakta Usul ve Şekil Hataları

Arabuluculuk anlaşma tutanaklarının geçerliliği, yalnızca tarafların mutabakatına değil, aynı zamanda 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, ilgili Yönetmelik uyarınca öngörülen şekil şartlarının yerine getirilmesine bağlıdır. Kanunun öngördüğü zorunlu unsurları taşımayan tutanaklar, hukuki açıdan geçerli bir arabuluculuk anlaşma belgesi niteliğinde kabul edilmez.

Bu kapsamda; tutanakta arabulucunun adı, soyadı, sicil numarası, düzenleme tarihi, tarafların ve varsa vekillerinin isim ve imzaları ile üzerinde anlaşılan hususların açık ve net şekilde belirtilmesi zorunludur. Ayrıca, arabuluculuk sürecinin sonunda düzenlenen son tutanağın hem arabulucu hem de taraflarca imzalanmış olması gerekir. Taraflardan birinin imzasının bulunmaması, tutanağın tarihinin eksik olması veya üzerinde mutabakata varılan konuların açıkça belirtilmemesi hâlinde tutanak geçerliliğini yitirir.[9]

İşçi-işveren uyuşmazlıklarında ise, dava şartı arabuluculuk kapsamında düzenlenen tutanakların, arabuluculuk sürecinin usule uygun yürütüldüğünü ve anlaşmanın taraf iradelerini yansıttığını gösterecek şekilde hazırlanması gerekir. Örneğin, tutanağın yalnızca işveren vekilince imzalanması veya matbu ifadeler dışında somut anlaşma şartlarını içermemesi, mahkeme tarafından tutanağın geçersiz sayılmasına yol açabilir.

 

Tutanakların Gerçekteki Fiili Duruma Uygun Düzenlenmemesi

Arabuluculuk tutanaklarının geçerliliği, yalnızca şekil şartlarının yerine getirilmesine değil, aynı zamanda içeriğinin gerçeğe uygun olmasına da bağlıdır. Tutanakta yer alan bilgilerin, tarafların fiili beyan ve iradelerini, üzerinde anlaşılan hususları ve olayın gerçek durumunu doğru şekilde yansıtması gerekir.

Örneğin arabulucunun başvurunun işçiden geldiği belirtilmesine rağmen bizzat işveren tanıklarının beyanlarından başvurunun işverenden geldiğinin anlaşılması veya sürecin anlaşma tutanağında yazan yerden başka bir yerde yürütülmesi gibi hâller, arabuluculuk sürecinin usulüne uygun yürütülmediğini açıkça göstermektedir.[10]

Diğer bir örnek olarak, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin alacağı yönünden işçi ve işveren arasında çıkan uyuşmazlık üzerine işçiye ihbar ve kıdem tazminatı adı altında bir ödemenin arabulucu önünde yapılan anlaşma ile kararlaştırılmış olması akabinde arabuluculuk tutanağının iptali talebiyle mahkemeye başvurulmuş, mahkeme anlaşma tutanağının düzenlendiği tarihte işçinin iş sözleşmesinin sona ermediği ve çalışmasına devam ettiğini tespit etmiştir. Dolayısıyla mahkeme, taraflar arasında bir uyuşmazlık çıktığından söz edilemeyeceği, işçiye ihbar ve kıdem tazminatı adı altında bir ödemenin arabulucu önünde yapılan anlaşma ile kararlaştırılmış olması halinde ödemenin avans niteliğinde olduğu, geçerli bir arabuluculuk anlaşma belgesi niteliğinde olmadığını kabul etmiştir. [11]

Bu bağlamda; gerçeğe aykırı beyan, yanlış tarih, hatalı miktar, fiilen var olmayan bir borcun varmış gibi gösterilmesi veya tarafların anlaşmadığı hususların tutanağa yazılması, tutanağın hukuki geçerliliğini ortadan kaldırabilir.

 

Arabuluculuk Son Tutanağının İş İlişkisi Devam Ederken Düzenlenmesi

Arabuluculuk anlaşma tutanaklarının geçerliliği açısından, iş sözleşmesinin sona ermiş olması ve taraflar arasında gerçekten mevcut bir uyuşmazlığın bulunması esastır. İş ilişkisi devam ederken veya fesih tarihi ile arabuluculuk sürecinin başlangıç tarihi arasında makul bir süre bulunmadan düzenlenen anlaşma tutanakları geçersizlik riski taşımaktadır.

Nitekim bazı yargı kararlarında, fesih tarihi ile arabuluculuk başvuru tarihinin aynı gün olması, işçinin işten ayrıldığı gün arabulucu huzurunda anlaşma yapılması veya hatta iş ilişkisi devam ederken arabuluculuk tutanağı düzenlenmesi, işçinin iradesinin serbestçe oluşmadığı ve ortada gerçek bir uyuşmazlık bulunmadığı gerekçesiyle geçersizlik nedeni sayılmıştır.[12]

Bu nedenle, arabuluculuk sürecinin iş ilişkisinin sona ermesinden hemen sonra değil, tarafların durumu değerlendirebileceği makul bir süre geçtikten sonra başlatılması; iş ilişkisi devam ederken ise arabuluculuk yoluna gidilmemesi, olası geçersizlik risklerini azaltacaktır.

 

Toplantının Tarafsız Olmayan Bir Adreste Yapılması

Arabuluculuk sürecinde oturumların yapıldığı yer, tarafların özgür iradelerini ortaya koyabilmeleri ve sürecin güvenilir şekilde yürütülebilmesi açısından önemlidir. Toplantının işverenin adresinde yapılması, özellikle çok sayıda işçinin aynı anda işten ayrıldığı veya iş güvencesi kapsamında hak talep ettiği durumlarda, kimi yargı kararlarında geçersizlik nedeni olarak değerlendirilmiştir.[13] Bu tür durumlarda, işverenin hâkimiyet alanında gerçekleştirilen görüşmelerin işçi üzerinde baskı oluşturabileceği ve irade sakatlığı iddialarına zemin hazırlayabileceği kabul edilmektedir.

Arabuluculuk oturumlarının tarafsız ve güvenli bir adreste gerçekleştirilmesi hem gizlilik ilkesinin korunması hem de tutanağın geçersiz sayılma riskinin azaltılması bakımından önem taşır. Gizlilik, arabuluculuğun temel ilkelerinden biridir; bu nedenle, örneğin halka açık bir mekânda veya üçüncü kişilerin erişimine açık bir ortamda yapılan görüşmeler de sürecin sağlıklı ilerlemesini ve tarafların serbestçe beyanlarını ortaya koymasını engelleyebilir.

 

IV. Sonuç

Arabuluculuk, taraflar arasında hızlı ve dostane bir çözüm imkânı sağlamaktadır. İşçi–işveren uyuşmazlıklarında ise dava şartı olarak düzenlenen arabuluculuk tutanakları, kural olarak bağlayıcı ve icra edilebilir nitelikte olsa da, hukuka ve usule aykırı durumlarda geçerliliklerini yitirebilmektedir. Dolayısıyla, her ne kadar arabuluculuk yolu ile anlaşma sağlansa da, tutanağın iptali hâlinde taraflar arasında üzerinde mutabık kalınan hususlar ortadan kalkacak ve uyuşmazlık yargı yoluna taşınabilecektir.

Yargıtay içtihatları; taraf iradesinin sakatlanması (hata, hile, korkutma), aşırı yararlanma (gabin), ehliyetsizlik, emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, ahlaka ve kişilik haklarına aykırılık, sahtecilik, imkânsızlık, şekil şartı eksiklikleri, gerçeğe aykırı beyanlar, iş ilişkisi devam ederken düzenlenme, tarafsız olmayan adreste yapılma ve sürecin arabuluculuk ilkelerine aykırı yürütülmesi gibi hâlleri geçersizlik sebepleri olarak ortaya koymaktadır.

Bu nedenle arabuluculuk süreci, tarafların serbest iradesini yansıtan, usule ve şekle uygun, gerçeğe dayalı ve hukuka aykırılıktan uzak şekilde yürütülmeli; toplantılar tarafsız bir ortamda gerçekleştirilmelidir. Aksi hâlde, tutanağın mahkeme nezdinde geçersiz sayılması ve uyuşmazlığın yargı yoluna taşınması kaçınılmaz olacaktır.


[1]  Yargıtay 9.HD. 2022/11077 E. 2022/13780 K. 31.10.2022 T. kararında da, irade bozukluğunun varlığının taraflarca iddia edilmesi durumunda, arabuluculuk süreci sonucunda düzenlenen ve ilâm niteliğinde olan anlaşma belgesinin maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığından, taraflarca anlaşma belgesinin geçerli olmadığının ileri sürülmesinin mümkün olduğu görüşündedir.

[2] Yargıtay. 9. Hukuk Dairesi, 2022/13229 E. 2022/15395 K. 28.11.2022 T. : “ …Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı işyerinde 11 yıl kıdemi bulunan davacının işçilik alacaklarından vazgeçerek istifa ederek işten ayrılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, arabuluculuk sürecinin hak iddiasında bulunan tarafların Mahkemeye gitmeden önce başvurduğu bir yol olduğu, bir işçinin hiç bir alacağı olmadığını beyan ederek arabulucuya başvurmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının ceza soruşturma ve kovuşturması ile ayrıca Gaziantep sınırları içinde bir daha iş bulamayacağı tehdidiyle arabuluculukta anlaşmaya zorlandığı, korkutulmak suretiyle davacının iradesinin fesada uğratıldığı, arabuluculuk sürecinin davacının hür iradesi ile gerçekleşmediğinin anlaşıldığı, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir... Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA …“.

[3] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2024/13416 K. 2025/769 T. 22.01.2025: "…arabuluculuk son tutanağının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli belgelerden olduğu, davacı tarafın arabuluculuk son tutanağının sahteliği konusunda iddiası bulunmadığı, fiil ehliyetsizliği ve kısıtlılık hâlleri dışında irade fesadına dayalı iddiaların ancak somut ve kesin delillerle ortaya konulması gerektiği, dosyada irade fesadı iddiasının ispatına yönelik somut ve kesin delil bulunmadığı,…"

[4] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, E. 2023/11692 K. 2024/10790 T. 11.11.2024

[5] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2016/25300 K. 2016/21744 T. 08.12.2016: "6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK.’un bu düzenlemesi emredici niteliktedir. Bu düzenleme nedeni ile işveren ve işçi arasında, işçilik alacakları konusundaki uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemişlerdir. Alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa ve niteliği itibari ile de cebri icraya elverişli değildir."

[6] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2004/32713 K. 2005/1005 T. 27.12.2005: "Taraflarca fesih tarihinde düzenlenen 14.6.2004 tarihli protokolün 2. maddesinde davacının 4857 sayılı Kanunun 17 ila 21. maddelerinden kaynaklanan bütün talep ve dava haklarından feragat ettiği belirtilmiştir. İşçinin, feshin geçersizliğini ileri sürerek işe iade davasını açma hakkı, anılan yasanın 21. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı yasanın 2. maddesi son fıkrasına göre yasa ile getirilen bu hakkın değiştirilmesini veya ortadan kaldırılmasını öngören sözleşme hükümleri geçersizdir. Bu nedenle söz konusu protokole değer verilerek davanın reddi doğru değildir."

[7] Anayasa Mahkemesinin 10.07.2013 Tarih ve 2012/94 Esas, 2013/89 Karar sayılı kararı; “Esasen anlaşmanın arabuluculuğa elverişli olup olmadığını inceleme yetkisi, arabuluculuğa konu anlaşmanın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıkları olup olmadığının araştırılmasını içerir. Kamu düzenine ilişkin hususlar ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri alan kapsamındadır. Bir başka ifadeyle, hâkim anlaşmayı arabuluculuğa elverişli olup olmadığını değerlendirirken kamu düzenine aykırılık hususunu resen inceleyecektir.”

[8] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2024/2976 K. 2024/4231 T. 06.03.2024: Bölge Adliye Mahkemesi: "uyuşmazlığa konu olayda, davacı ile işvereni arasında düzenlenen arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali istemiyle ... 11. ... Mahkemesinde 2021/407 Esas ... davanın açıldığı, söz konusu dava kapsamında davalı tanığı olarak ifadesine başvurulan Ö.L.T'nin davacının performansından dolayı işten çıkarıldığını, personele arabuluculuk tutanaklarını kendisinin imzalattığını, davacıya da kendisinin imzalattığını, önce arabuluculuk tutanaklarını imzalatıp sonra arabulucu ile görüştürdüğünü ifade ettiği görüldüğünden, arabululucu A.B'nin …. 27.02.2019 tarihinde davacı ile işvereni arasında telekonferans yöntemiyle gerçekleştirilen ihtiyari arabuluculuk faaliyetinin başında arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında davacıyı gerektiği gibi aydınlatması gerekirken bunu yapmadığı, görevini özenle ve tarafsız bir biçimde yerine getirmediği, bu nedenle 6325 ... Kanun'un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası ile ilgili Yönetmelik gereğince arabulucu hakkında işlem yapılması gerekirken adı geçen arabulucu hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına şeklinde verilen kararın hukuka uygun bulunmadığına karar verilmiş olup dosya kapsamından arabuluculuk sürecinin 6325 ... Kanun gereğince belirlenen şekilde işletilmediği, tutanağın imzasından sonra arabulucu ile görüştürüldüğünden bu tutanağın arabuluculuk tutanağı vasfını haiz olmadığı anlaşıldığından iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir." İlk derece mahkemesince bozmaya uyularak "arabuluculuk sürecinin 6325 ... Kanun gereğince belirlenen şekilde işletilmediği, tutanağın imzasından sonra arabulucu ile görüştürüldüğünden bu tutanağın arabuluculuk tutanağı vasfını haiz olmadığı anlaşıldığından 27.02.2019 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline" karar verilmiş olup, söz konusu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

[9] Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2021/666 K. 2022/273 T. 29.03.2022: "Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 10.maddesinin "Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir. Bu amaçla her türlü iletişim aracını kullanabilir." hükmü ve pandemi nedeniyle alınan önlemler kapsamında telekonferans yöntemi ile arabuluculuk sürecinin gerçekleştirilmesinin önünde herhangi bir engel bulunmamakla birlikte, kanun hükmü gereğince tutanağın taraflarca e-imza veya ıslak imza ile imzalanması gerekmektedir. Tutanakta pandemi nedeniyle davalının imzasının alınamadığı belirtilmekle birlikte, davalının arabuluculuk görüşmesi başlamadan bağlantısının kesildiği ve görüşmeyi gerçekleştirmediği yönündeki inkarı ve tutanakta da imzasının bulunmadığı görüldüğünden, arabuluculuk dava şartının usulüne uygun yerine getirilmediği dolayısıyla dava şartının yerine getirilmediği değerlendirilmiş ve işbu davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir."

[10] Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 19.09.2023 tarih ve 2023/8415 Esas, 2023/12340 Karar sayılı ilâmının ilgili kısmı şu şekildedir: ”İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; fesih bildirimi tarihinin, iptali istenen arabuluculuk başvuru tarihinin ve arabuluculuk son tutanak tarihinin 23.08.2021 tarihi olduğu; işe iade istemli Çerkezköy İş Mahkemesinin 2021/401 Esas sayılı dosyasında davalı işveren tanığı olarak dinlenen ve davalı işyerinde insan kaynakları personeli olarak çalışan A.Ş'nin iptali istenen davaya konu arabuluculuk görüşmesinin başlamasını davalı işverenin talep ettiği yönünde beyanda bulunmasına karşın arabuluculuk tutanaklarında başvurunun davacıdan geldiğinin belirtilmesinin arabuluculuk sürecinin daha başlangıcından itibaren usulsüz olduğunun bir göstergesi olduğu; ….;  yine dosyaya sunulan arabuluculuğa ilişkin evrak içerisinde davacının arabuluculuk başvurusunda bulunduğuna ilişkin herhangi bir başvuru evrakının bulunmadığı; arabuluculuk tutanaklarının davalı işyerinin bulunduğu Çerkezköy’de imzalatılmasına karşın iptali istenen arabuluculuk tutanaklarında Arabuluculuk Bürosu olarak İzmir yazılması, yine ilk oturum ve açılış tutanağı ile anlaşma belgesinin düzenlendiği yer olarak Bayraklı/İzmir adreslerine yer verilmesinin de davaya konu arabuluculuk tutanaklarının usulüne uygun bir sürecin ürünü olmadığının bir göstergesi olduğu…. gerekçesiyle davanın kabulü ile taraflar arasındaki 23.08.2021 tarih ve 2021/201275 numaralı ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmiştir…”.

[11] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2024/10147 K. 2024/13332 T. 10.10.2024

[12] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2024/14545 K. 2025/2031 T. 26.02.2025: "iş sözleşmesi devam ederken davacıya imzalattırılan arabuluculuk tutanağı ve sürecin arabuluculuk ilke ve kurallarına aykırı düştüğü, tutanağın iş sözleşmesi devam ederken yani davalı işverenin emir ve talimatı altında çalışırken işten çıkışının yapıldığı tarihte düzenlenmiş olması, arabuluculuk görüşmesinin davalı işveren nezdinde yapılması, davalı tanığının dahi arabuluculuk görüşmesine iki kişi girdiklerini beyan etmesi, toplu bir şekilde sürecin ilerletildiği gibi hususlar dikkate alındığında, davaya konu sürecin, tarafların eşitliği, arabulucunun tarafsızlığı ve gönüllülük ilkelerine aykırı şekilde yürütüldüğü, sonuç itibarıyla davaya konu arabuluculuk tutanağının 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 3, 9 ve 11. maddelerine aykırı olarak düzenlendiği gerekçesiyle ….davanın kabulüne karar verilmiştir." Söz konusu Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yargıtay tarafından onanmıştır.

[13] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2024/14545 K. 2025/2031 T. 26.02.2025:" …arabuluculuk görüşmesinin davalı işveren nezdinde yapılması, davalı tanığının dahi arabuluculuk görüşmesine iki kişi girdiklerini beyan etmesi, toplu bir şekilde sürecin ilerletildiği gibi hususlar dikkate alındığında, davaya konu sürecin, tarafların eşitliği, arabulucunun tarafsızlığı ve gönüllülük ilkelerine aykırı şekilde yürütüldüğü,… "

blog.disclaimer.title

blog.disclaimer.content legal.disclaimer

news.relatedPosts