İş Hukuku ve Ticaret Hukukunda Cezai Şart
1. Cezai Şart Nedir?
Cezai şart veya ceza koşulu, bir sözleşmede tarafların, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumunda ödenmek üzere önceden kararlaştırdıkları, çoğunlukla para edimi şeklindeki yaptırımdır. Bu tür hükümler, alacaklıya güvence sağlamak ve borçluyu sözleşmeye uygun davranmaya teşvik etmek amacıyla düzenlenir. Cezai şart, asıl borca bağlı fer’i bir edim olup asıl borcun ihlali halinde uygulama alanı bulur.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179 ila 182. maddelerinde düzenlenen cezai şart hükümleri, alacaklıya, uğradığı zararı ayrıca ispat etmek zorunda kalmaksızın tazminat talep etme imkanı verir. Türk Borçlar Kanunu’nun 182/3 maddesine göre, hakim, aşırı gördüğü cezai şartı kendiliğinden indirebilir. Bu hüküm, borçlunun korunması ve sözleşmede dengenin sağlanması açısından önem teşkil etmektedir.
Bununla birlikte, iş ve ticaret hukuku gibi özel hukuk dallarında cezai şartın uygulanmasına ilişkin farklı kurallar mevcuttur. İş hukukunda işçinin korunması amacıyla tek taraflı cezai şartlar geçersiz sayılırken, ticaret hukukunda tacir borçluya tanınan indirim talebi hakkı sınırlanmıştır. Yazımızın devamında, bu iki alana ilişkin temel esaslar, yasal dayanaklar ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde detaylı şekilde ele alınmaktadır.
2. Cezai Şart Türleri Nelerdir?
(i) Seçimlik Cezai Şart
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/1 maddesine göre, “bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” Bu hüküm çerçevesinde, alacaklıya bir seçimlik hak tanınmıştır. Borç ifa edilmediği takdirde, alacaklı isterse borcun aynen ifasını, isterse cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu düzenleme borçluya borcunu ifa etmeden sadece ceza ödeyerek borçtan kurtulma hakkı vermez. Karar verme yetkisi alacaklıdadır ve hangi hakkını kullanacağına alacaklı karar verecektir. Bu nedenle bu tür ceza koşuluna seçimlik cezai şart denmektedir.
(ii) İfaya Eklenen Cezai Şart
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2 maddesine göre, “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Bu durumda ceza, ifaya ek olarak talep edilebilir ve zarar ispatı gerekmez. Borçlu borca aykırı davranmış olsa da alacaklı zarar görmemiş olsa bile cezai şart talep edilebilir. Bu yönüyle, ifaya eklenen cezai şart, zarar doğmamış olsa da uygulanabilir olmasıyla temerrüt hükümlerinden ayrılır.
(iii) İfa Yerine Cezai Şart
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/3 maddesine göre “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” Bu tür cezai şart, borçlunun borcu ifa etmek yerine cezai şartı ödeyip sözleşmeyi sona erdirmesine imkan tanır.
3. İş Hukukunda Cezai Şartın Koşulları Nelerdir?
İş hukukunda, işçinin korunması ilkesi çerçevesinde cezai şartlara özel bir yaklaşım benimsenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine yalnızca işçi aleyhine konulan ceza koşulları geçersizdir. Kanun koyucu, bu düzenlemeyle işçi aleyhine ve işverene tek taraflı menfaat sağlayan cezai şartları yasaklayarak işçiyi koruma altına almıştır. Bu nedenle iş sözleşmesinde yalnızca işçinin yükümlülüklerini güvence altına alan hükümler geçersiz sayılır.
Buna karşılık, işçi lehine konulan cezai şartlar yani işverenin yükümlülüğünü pekiştiren hükümler geçerli kabul edilir. Yargıtay da iş hukukunda uzun yıllardır “işçi yararına yorum” ilkesi gereği bu yönde kararlar vermektedir.Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2020/188 E., 2020/4019 K. sayılı ilamında bu durum açık şekilde ifade edilmiştir:
“…Bu noktada ifade etmek gerekir ki, Yargıtay tarafından yerleşik içtihatlar ile bazı yönlerden iş hukukuna özgü çözümler üretilmiştir. İş hukukunda “İşçi Yararına Yorum İlkesi”nin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayılmış ve bu yönde yerleşmiş içtihatlar öğretide de benimsenmiştir. Hizmet sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda açık bir hüküm bulunmaz iken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420’nci maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” düzenlemesini getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir.”
Kararda ayrıca, cezai şartın iki taraflı olarak düzenlenmesi gerektiği, ancak bu şekilde yapılacak düzenlemede eşitliğe ve dengeye uyulması zorunluluğu da vurgulanmıştır:
“Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın, işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla, işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez.”
Bu ilke doğrultusunda, görünüşte her iki tarafa da cezai şart öngörülse bile, eğer işçi aleyhine ağırlaştırılmış bir sorumluluk yaratılıyorsa, bu durum sözleşme dengesini bozar. Bu gibi hallerde cezai şart bütünüyle geçersiz sayılmamakla birlikte, işçi aleyhine belirlenen cezai şartın geçerliliği, işverenin üstlendiği sınırlarla sınırlanır.
(i) Tek Taraflı Cezai Şartlar Yönünden Değerlendirme
Hizmet sözleşmesinde sadece işçi aleyhine öngörülen cezai Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi uyarınca geçersizdir. Örneğin, sözleşmede işçi, işten ayrılırsa belirli bir tazminat ödeyeceği yazılı iken işverenin haksız feshi halinde benzer bir yaptırım yoksa, bu hüküm işçi yönünden bağlayıcı değildir. Örneğin, sözleşmede işçi işten ayrılırsa belirli bir tazminat ödeyeceği yazılı iken işverenin haksız feshi halinde benzer bir yaptırım yoksa, bu hüküm işçi yönünden bağlayıcı değildir.
(ii) Karşılıklı Cezai Şartlar
İş sözleşmesine hem işçi hem işveren için cezai şart konulması mümkündür. Ancak bu durumda dahi denge ve eşitlik şarttır. Yargıtay, cezai şartın her iki taraf için öngörülmüş olmasının tek başına yeterli olmadığını, taraflara tanınan hak ve yükümlülüklerin eşit koşullara bağlı olmasını aramaktadır. Eğer cezai şart görünürde iki taraflı ise fakat fiilen işçi aleyhine bir dengesizlik yaratıyorsa, bu hüküm geçersiz sayılacaktır.
Yargıtay kararına konu bir olayda, bir özel okul ile öğretmen arasında yapılan sözleşmede, öğretmenin “hangi nedenle olursa olsun” sözleşmeyi süre bitmeden feshetmesi halinde brüt maaşının 10 katı tutarında tazminat öngörülmüş, işverenin ise sadece “hiçbir neden olmaksızın” öğretmeni işten çıkarması halinde aynı miktarda cezai şart bedeli ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Yargıtay bu hükmü incelerken, öğretmen açısından herhangi bir sebeple istifa etse dahi cezai şartın uygulanacağını, buna karşılık işverenin ancak geçerli veya haklı bir sebep yoksa tazminat ödeyeceğini; işverenin haklı nedene dayalı fesih yapması halinde ceza ödemekten kurtulma imkanı varken, işçinin benzer bir imkanı bulunmadığını; bu nedenle kağıt üzerinde her iki taraf için de cezai şart varsa bile, taraflar arasında eşitlik yaratmadığını belirtmiştir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/26725 E., 2020/185 K.)Başka bir deyişle, iki taraflı cezai şartların gerçekten karşılıklı ve denkleştirici olması gerekmektedir. Aksi halde Yargıtay, cezai şart miktarını, işveren için geçerli olan düzeye indirgeyerek veya tamamen geçersiz sayarak işçi lehine yorum ilkesini uygulamaktadır.
(iii) Eğitim Gideri Karşılığında Cezai Şart Konulabilir mi?
İşverenlerin, çalışanlarına verdikleri eğitim karşılığında belirli bir süre mecburi çalışma veya aksi halde tazminat ödeme koşulu getirdikleri sözleşmelere sıkça rastlanır. Bu tip cezai şartlar ilk bakışta işçi aleyhine görünse de, Yargıtay içtihatları bunları tek taraflı cezai şart olarak değerlendirmemektedir. Zira işverenin sağladığı eğitim, işçiyi mesleki olarak geliştirmekte ve ona gelecekte fayda sağlamaktadır. Dolayısıyla bu eğitim karşılığında işçinin belli bir süre işletmede kalmasının taahhüt edilmesi, karşılıklı edimler içeren bir düzenleme sayılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2885 E. , 2017/2033 K. sayılı kararında “İşçiye verilen eğitim bedeli kadar cezai şartın karşılığı bulunmakla, eğitim karşılığı cezai şart hükmü belirtilen ölçüler içinde geçerlidir” ifadeleri ile eğitim gideri karşılığı cezai şartın kanuna aykırı olmadığına karar vermiştir.
Bununla birlikte, eğitimin süresi ile işçinin çalışmayı taahhüt ettiği süre arasında makul bir oran olmalıdır. Örneğin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/2679 E. , 2020/10344 K sayılı kararında 8 aylık bir eğitim karşılığında 3 yıl mecburi hizmet öngören sözleşmede taraflar arasında “denklik (karşılıklılık) bulunduğunu” belirtmiştir. Eğer işçiden çok uzun bir çalışma zorunluluğu isteniyor ve bu, verilen eğitimin değeriyle orantısız kalıyorsa, hakkaniyete aykırılık gündeme gelebilir.
(iv) Tek Taraflı Cezai Şart Yasağının Bir Diğer İstisnası: Rekabet Yasağına İlişkin Düzenlemelerde Cezai Şart –
Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz olmakla birlikte, bu kuralın istisnalarından biri işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet etmeme yükümlülüğüne ilişkin cezai şartlardır. Rekabet yasağı, işçinin işverene ait müşteri çevresi, üretim sırları ya da ticari bilgileri kullanarak rakip bir faaliyette bulunmasının önüne geçmeyi amaçladığından, bu sözleşmelerde cezai şart kararlaştırılması hukuken mümkündür.
Bu şekilde bir cezai şartın geçerli olabilmesi için rekabet yasağı sözleşmesinin yazılı olarak yapılması, yer, zaman ve iş türü bakımından makul sınırlar içinde kalması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde zedelememesi ve işverenin korunmaya değer menfaatinin bulunması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 446. maddesine göre, rekabet yasağını ihlal eden işçi, cezai şartı ödemekle yükümlü olur. Ayrıca bu ihlalden doğan ek zararlar da tazmin edilebilir. Bu bağlamda, rekabet yasağını güvence altına alan cezai şart, yalnızca işçi aleyhine gibi görünse de işverenin meşru menfaatini koruma amacı taşıması ve yasal dayanağa sahip olması nedeniyle tek taraflı cezai şart yasağının dışında tutulmaktadır.
4. Ticaret Hukukunda Cezai Şartın Koşulları Nelerdir?
Genel olarak borçlar hukukunda, borçlu aleyhine fahiş bir cezai şart kararlaştırılmışsa, hakim Türk Borçlar Kanunu’nun 182/3. maddesi gereği bunu kendiliğinden indirebilir. Ancak borçlu, tacir sıfatına sahipse, Türk Ticaret Kanunu bu konuda özel bir sınırlama getirmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 22. maddesine göre “Tacir sıfatını haiz borçlu, TBK 121/2, 182/3 ve 525. maddelerinde yazılı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla, ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” Başka bir deyişle, ticari bir işten kaynaklanan sözleşmelerde borçlu tacir, cezai şartın fahiş olduğu gerekçesiyle mahkemeden indirim talep etme hakkına sahip değildir. Bu düzenlemenin gerekçesi, tacirin “basiretli bir iş insanı” gibi davranma yükümlülüğüdür. Tacir, ticari faaliyetlerinde öngörülü olmalı ve imzaladığı sözleşmenin sonuçlarını bilerek hareket etmelidir.
Ne var ki, Türk Ticaret Kanunu 22. madde ile getirilen bu kural sınırsız değildir. Doktrinde ve Yargıtay uygulamasında, tacir dahi olsa, bazı cezai şartların hukuk düzenince korunamayacak ölçüde ağır olabileceği kabul edilmektedir. Özellikle, ceza tutarının tacir borçlunun ekonomik varlığını temelinden sarsacak veya mali iflasına yol açacak derecede yüksek olup olmadığına bakılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/922 E. ve 2019/706 K. sayılı ilamında tacir borçlu bakımından kural olarak indirim talep edilemese bile “borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek” cezai şartların, ahlak ve adaba aykırı sayılacağını, bu nedenle hakim tarafından tamamen veya kısmen iptal edilebileceğini belirtmiştir. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca ahlaka ve kamu düzenine aykırı sözleşme şartları kesin hükümsüzdür.
Tacir borçlu açısından cezai şartın indirilip indirilemeyeceği hususu her somut olayda dikkatle değerlendirilir. Yargıtay, mahkemelerin bu konuda karar verirken borçlunun mali durumunun detaylı biçimde incelemesini aramaktadır.
Özetle, ticaret hukukunda tacirler arasındaki cezai şartlar bakımından prensip, taraf iradelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak ve cezai şartı aynen uygulamaktır. Tacir, ağır da olsa sözleşmede kabul ettiği bir cezaya sonradan itiraz edemez. Ancak bu kuralın da istisnası, ölçüsüz derecede fahiş ve tacirin ekonomik varlığını yok edecek cezai şartlardır ki bu durumda hukukun genel ilkeleri devreye girerek, mahkemece hakkaniyete uygun bir düzeltme yapılabilir.
Sonuç ve Değerlendirme
Sonuç olarak, iş hukukunda cezai şart uygulaması ile ticaret hukukundaki uygulama arasında önemli farklar bulunmaktadır. İşçi, çalışma hayatının zayıf tarafı olduğu için, kanun koyucu ve Yargıtay içtihatları onu cezai şartın ağır sonuçlarından korumaya odaklanmıştır. Bu doğrultuda iş sözleşmelerinde sadece işçiyi borç altına sokan cezai şartlar geçersiz sayılırken, karşılıklı cezai şartların da işçi aleyhine dengesizlik içermemesi şartı aranır. Ayrıca işverenin sağladığı eğitim karşılığındaki cezai şartlar, ancak makul ve ölçülü olduklarında geçerlilik kazanır. Bununla birlikte, iş sözleşmelerinin rekabet yasağı düzenlemelerinde cezai şart kararlaştırılması mümkündür. Bu tür cezai şartlar, yalnızca işçiyi borç altına sokuyor gibi görünse de, işverenin meşru menfaatinin korunması amacına hizmet ettiği ve yasal dayanağa sahip olduğu için tek taraflı cezai şart yasağının istisnası olarak değerlendirilir.
Ticaret hukukunda ise taraflar çoğunlukla tacir sıfatı taşıdığından, özenli ve öngörülü kişiler olarak kabul edilirler. Bu nedenle, ticari sözleşmelerde cezai şart hükümleri kural olarak geçerli sayılır ve tacirin cezai şartın fahiş olduğu gerekçesiyle indirim talep etmesi çoğunlukla kabul görmez. Ancak hukukun genel ahlak, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet ilkesi, olağanüstü durumlarda devreye girerek, bir tarafın ekonomik olarak yıkıma uğramasına yol açacak nitelikteki aşırı cezai şartların sınırlanmasına imkan tanır.
Saygılarımızla
VB Partners
blog.disclaimer.title
blog.disclaimer.content legal.disclaimer