Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi
Bu çalışmada, ölünceye kadar bakma sözleşmesi kapsamında bakım hizmeti alan kişinin (bakım alacaklısının) karşı ediminin para olarak belirlenip belirlenemeyeceği, bu ödemenin sağlığında yapılmasının hukuken mümkün olup olmadığı, bakım hizmeti alan kişinin mirasçılarının muris muvazaasına dayanma ihtimali ile saklı pay talebinde bulunup bulunamayacakları değerlendirilecektir.
I. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ NEDİR?
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611. maddesinde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesi; bakım hizmeti veren kişinin (bakım borçlusunun), bakım hizmeti alan kişiye ölümüne dek bakıp gözetmeyi, bakım hizmeti alan kişinin ise bir malvarlığı değerini devretmeyi üstlendiği bir özel hukuk sözleşmesidir. Bakım hizmeti alan kişinin ölüm tarihinin belirsizliği, bakım süresince ihtiyaçlarının değişebilirliği ve koşulların öngörülemezliği nedeniyle bu sözleşme, niteliği itibarıyla talihe ve tesadüfe bağlı bir işlem olarak değerlendirilir.
II. BAKIM HİZMETİ ALAN BORCUNU HANGİ ŞEKİLLERDE ÖDEYEBİLİR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, borçlar hukukuna tabi ve miras hukukuna tabi olmak üzere iki şekilde değerlendirilebilir. Borçlar hukukuna tabi sözleşmelerde, bakım hizmeti alan kişi, malvarlığı değerini sağlararası, bir diğer deyişle yaşarken gerçekleştirdiği, bir tasarruf işlemiyle devreder. Buna karşılık, miras hukukuna tabi sözleşmelerde bakım hizmeti alan kişi, bakım hizmeti veren kişiye yapacağı ölüme bağlı bir tasarruf işlemiyle, yani mirasçı atamak suretiyle karşı edimini yerine getirir. Bu nedenle sözleşme, hüküm ve sonuçlarını bakım hizmeti alan kişinin ölümünden sonra doğurur.
III. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ GEÇERLİ OLMASI İÇİN HANGİ ŞEKİLDE YAPILMALIDIR?
Taraflar, ölünceye kadar bakma sözleşmesini, geçerliliği için gerekli resmî şekle uygun olarak, bir miras sözleşmesi biçiminde ve resmî memur huzurunda düzenlemek zorundadır. Bu zorunluluk, TBK’nın 612. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mirasçı atamasını içermese dahi, miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli sayılmaz. Ancak sözleşme, yetkili makamların belirlediği koşullara uygun olarak Devletçe tanınmış bir bakım kurumu ile yapılmışsa, bu durumda yazılı şekil yeterli olur. Bunun dışında kalan tüm hallerde, sözleşmenin geçerli olması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 545/1 ve m. 532 uyarınca, iki tanığın katılımıyla resmî memur (örneğin noter) tarafından düzenlenmiş olmasına bağlıdır. Aksi halde, şekil şartı sağlanmamış sayılacağından, bu tür sözleşmelere dayanılarak tapunun iptali ve tescili istenemez. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 06.02.2008 tarihli, E. 2008/14-70, K. 2008/104 sayılı kararında da bu hususu açıkça vurgulamıştır.
IV. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNDE BAKIM HİZMETİ VEREN KİŞİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR?
Taraflar arasında sözleşmenin kurulmasıyla birlikte bakım hizmeti alan kişi, bakım hizmeti veren kişinin aile topluluğuna katılmış sayılır. Bakım hizmeti veren kişi, devraldığı malvarlığı değerine ve bakım hizmeti alan kişinin önceki sosyal konumuna göre, hakkaniyet ölçütü çerçevesinde yükümlülüklerini ifa etmekle sorumludur. Bu kapsamda, uygun barınma ve beslenme sağlamak, hastalık hâlinde gerekli özeni göstermek ve tedavisini üstlenmek, bakım hizmeti veren kişinin temel yükümlülükleridir.
Buna karşın, bakım hizmeti alan kişinin farklı bir konutta ikamet etmesi hâlinde, taraflar aksini kararlaştırmamışsa, bakım hizmeti veren kişinin bu konutta bakım hizmeti sunma yükümlülüğü doğmaz. Ayrıca, bakım hizmeti alan kişinin sağlık ihtiyaçları ve gerekli tıbbi müdahaleler de bakım hizmeti veren kişi tarafından karşılanmalıdır.
V. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNDE ZAMANAŞIMI SÜRESİ NE KADARDIR?
Bakım hizmeti veren kişinin edimlerine ilişkin alacak hakkı bakımından, özel bir düzenleme bulunmadığından, genel zamanaşımı süresi olarak 10 yıl uygulanır. Eğer taraflar arasında ifa zamanı kararlaştırılmışsa, bu süre ifa tarihinden itibaren işlemeye başlar; aksi hâlde borç, sözleşmenin kurulmasıyla birlikte muaccel hâle geleceğinden, sözleşme tarihinden itibaren zamanaşımı süresi başlar. Bakım hizmeti alan kişinin alacak hakkı yönünden ise, TBK m. 147/1’deki istisnalar kapsamında yer almadığı için, 5 yıllık değil, 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı yönündeki doktrindeki baskın görüş kabul görmektedir. Zamanaşımının başlangıç tarihi de yine taraflarca belirlenen ifa zamanı ya da bu yoksa sözleşmenin kurulduğu tarih olacaktır.
VI. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİNİN İPTAL VE TENKİSİ İLE HANGİ DURUMLARDA KARŞILAŞILIR?
Bakım hizmeti alan kişi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin iptalini isteyebilir. Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım hizmeti veren kişinin ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım hizmeti alan kişinin nafaka yükümlüsü olduğu kişilere nafaka ödemesine karar verebilir. Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları vardır. Bu kapsamda, saklı paylı mirasçılar, saklı paylarının ihlal edilmesi nedeniyle bakım hizmeti verene karşı tenkis davası açabilir ve söz konusu kazandırmanın, saklı payı koruyacak şekilde yasal sınırlara indirilmesini talep edebilirler.
Dolayısıyla, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptal ve tenkisini, nafaka hakkı sahipleri, bakım hizmeti alan kişinin mirasçıları ve kendi alacaklıları talep edebilir.
VII. BAKIM HİZMETİNE KARŞILIK PARA ÖDEMEK GEÇERLİ MİDİR?
Kanun’da ölünceye kadar bakma sözleşmesi tanımlanırken, bakım hizmeti alan kişinin karşı edimi, bakım hizmeti alan kişinin bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini bakım hizmeti veren kişiye devretmeyi üstlenmesi şeklinde belirlenmiştir. Bu tanımlamada yer alan malvarlığı ibaresinin kapsamına taşınır, taşınmaz, kıymetli evrak, alacak ve hatta bir tereke, miras payı girmektedir. Dolayısıyla, taşınır değerlerin malvarlığı değerleri içerisinde yer aldığı gözetildiğinde bakım hizmeti alan kişinin malvarlığı değeri olarak belirli bir miktar para ödenmesini kararlaştırması da mümkündür.
VIII. BAKIM HİZMETİ KARŞILIĞINDA İLGİLİ MALVARLIĞI, ÖLMEDEN ÖNCE VERİLEBİLİR Mİ?
Borçlar hukukuna tabi olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım hizmeti alan kişinin malvarlığı değerini devretme borcunu sağlararası bir işlemle devretmesi söz konusudur. Eğer sözleşmede malın ne zaman devredileceği açıkça belirtilmişse, bakım alan kişi bu tarihte malını sağlığında devredebilir. Eğer böyle bir zaman belirlenmemişse, malvarlığını sözleşmenin yapıldığı anda yani yine hayattayken devretmesi mümkündür.
IX. BAKIM SÖZLEŞMESİ YÜZÜNDEN MİRASÇILAR DAVA AÇABİLİR Mİ?
Bazı durumlarda, ölünceye kadar bakma sözleşmesi aslında gerçek niyeti yansıtmayabilir. Örneğin, bu sözleşme sadece bir kılıf olarak kullanılıp, gerçekte bağış yapılmak istenmiş olabilir. Böylece miras bırakan kişi (muris), mirastan mal kaçırmak veya bazı mirasçıları dışarıda bırakmak amacıyla görünüşte geçerli ama gerçekte hileli bir işlem yapmış olabilir.
Böyle durumlarda mirasçılar iki farklı dava açabilir:
- Tapu iptal davasında, miras bırakanın gerçekte geçerli olmayan, hileli bir işlem yaptığı ve bu nedenle tapunun iptal edilmesi gerektiği ileri sürülür.
- Tenkis davasında ise işlem hukuken geçerlidir ama mirasçıların yasal hakları (saklı payları) ihlal edildiği için, mirasçılar hakları oranında kendilerine mal iadesi talep edilir.
Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasını miras bırakanın tüm mirasçıları dava açma hakkına sahipken; tenkis davası miras bırakanın sadece saklı paylı mirasçıları tarafından açılabilmektedir. Muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasının her zaman açılması mümkündür; ancak tenkis davasının açılması hak düşürücü sürelere tabi tutulmuştur.
Muris muvazaasının söz konusu olup olmadığı konusunda yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirlenmiş kriterler mevcuttur. Buna göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılığında yapılan devrin muvazaalı olup olmadığı konusunda, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir (Yargıtay 1. HD., E. 2022/5428 K. 2023/3954 T. 04.07.2023; Yargıtay 1. HD., E. 2015/18676, K. 2018/14177; Yargıtay 1. HD., E. 2016/3417 K. 2019/3426 T. 28.05.2019).
X. ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİYLE TÜM MALVARLIĞININ DEVREDİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Somut olayın koşullarına göre değişmekle birlikte, malvarlığının tamamının devredilmiş olması halinde muris muvazaası olduğu sonucuna varılması ihtimali kuvvetle muhtemeldir (Yargıtay HGK, E. 2023/44 K. 2023/1210 T. 06.12.2023).
Buna karşın, ölünceye kadar bakma sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin bakım hizmeti veren kişi tarafından eksiksiz ve samimi bir şekilde yerine getirilmiş olması durumunda, bakım hizmeti alan kişinin tüm malvarlığını devretmesi muris muvazaasına neden olmayabilir. Zira, aksi ihtimalde, karşılıklı olarak yükümlülüklerini yerine getiren tarafların tek bir malvarlığı değeri olması sebebiyle ölünceye kadar bakma sözleşmesi akdetmesinin mümkün olmaması sonucu doğacaktır.
Bir diğer ifadeyle, tarafların samimi ve gerçek iradelerinin ölünceye kadar bakma sözleşmesi akdetmek olduğu, muvazaalı işlem tesis etmek yönünde iradelerinin mevcut olmadığı tespit edilebilmekteyse açılan tapu iptal ve tescili davası ile terditli tenkis davasının reddi gerekecektir (Yargıtay 1. HD., E. 2011/10289 K. 2011/12399 T. 07.12.2011; Yargıtay 1. HD., E. 2013/9885 K. 2013/13732 T. 01.10.2013; Yargıtay HGK, E. 2021/1 K. 2023/168 T. 08.03.2023).
Bununla birlikte, herhangi bir muvazaa olmadığının anlaşılması ve murisin saklı pay ihlaline yönelik kastının bulunmadığının tespit edilmesi halinde, saklı paylı mirasçıların tenkis talebinin reddine karar verilmektedir. (Yargıtay 2. HD., E. 2006/19502 K. 2007/14878 T. 02.11.2007; Yargıtay 1. HD., E. 2014/11184 K. 2016/4809 T. 19.04.2016).
XI. SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ivazlı bir sözleşme olup bakım hizmeti veren kişiye belirli bir malvarlığı değeri (para ödenmesinin kararlaştırılması da mümkündür) devri karşılığında yaşam boyu bakım ve gözetim borcu yükler. Ancak sağlığında yapılan bu tür devirler, muris muvazaası iddiasıyla tapu iptal ve tescil ve/veya terditli şekilde tenkis davalarına da konu olabilir.
Sözleşmenin gerçek iradeye dayanması ve bakım edimlerinin sadakatle yerine getirilmesi hâlinde muvazaa iddiası sonuçsuz kalabilir. Ancak devir konusu malvarlığı, bakım hizmeti veren kişiye makul sınırların çok ötesinde bir kazanç sağlıyorsa, Yargıtay uygulamasında muris muvazaasının varlığı kabul edilebilmektedir. Bu durumda, işlemin kesin hükümsüzlüğüyle tapu iptali veya tenkis sonucu doğabilir. Buna karşın, samimi ve gerçek bir iradenin varlığı halinde, tek malvarlığı değerinin devredilmiş olması, muris muvazaası olarak yorumlanmayabilir.
Sonuç olarak, sözleşmenin samimi, ivazlı ve denge unsuru gözetilerek yapılması; bakım hizmeti veren kişinin bakım yükümlülüğünü fiilen ve dürüstlük kuralına uygun şekilde ifa etmesi, işlemin geçerliliğini korumasında belirleyici rol oynamaktadır.
blog.disclaimer.title
blog.disclaimer.content legal.disclaimer